DOLAR 38,3207 0.05%
EURO 43,7745 0.89%
ALTIN 4.101,890,08
BITCOIN 3541054-1.27875%
İstanbul
11°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Cuneyt

Cuneyt

06 Aralık 2017 Çarşamba

KAR TANELERİ

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yaz bitti artık, kış mevsimine girdik. Kış mevsimi geldiğinde, sıcacık odamızda pencere kenarına oturup, kışın lapa lapa yağan karı,  bir çoğumuz seyretmişizdir. Hemen hemen hepimiz cama vuran kar tanelerini izlerken, o eşsiz güzellik karşısında etkilenmişizdir.
Hiç düşündünüz mü kar taneleri nasıl oluşuyor?
Kar, su buharının çok soğuk hava ile karşılaşması sonucunda, çok ince buz parçalarına dönüşmesiyle oluşur. Kar taneleri,gerçekte buz kristalleri kümesidir. Altıgen prizma görünümlüdürler ve her bir kar tanesi diğerlerinden farklı şekile sahiptir, yani hiçbiri birbirine benzememektedir.
Kar taneleri, geçmişten günümüze bir çok bilim adamını da etkilemiş ve dikkatini çekmiştir. M.Ö. 2. yy.’da Çinliler ve 13. yy. ‘da Alman düşünürü Albert Magnus tarafından tutulan kayıtlar bulunmaktadır. Ancak, kar tanelerinin kristal yapısı üzerine ilk ciddi çalışma 1611 yılında yapılmıştır. Bu çalışma Alman matematikçi astronom ve bir gök bilimci olan Johannes Kepler’e aittir. Buz kristallerinin, altılı simetrik şekillerden oluştuğundan bahseder. Rene Desartes ise, doğada çok  nadir görülen oniki  kenarlı kar tanelerini gözlemlediğini, kar tanelerinin kenarlarının ve açılarının mükemmel bir biçimde, birbirine eşit ve dümdüz olduğunu ve bu kadar düz şekilde oluşan kar tanelerinden etkilendiğini ifade eder.
1954 yılında Doğal ve Yapay adını verdiği bir kitap yayımlar. Kitabında kar tanelerinin sistematik bir şekilde oluşum süreçlerini anlatır. Bu muhteşem yapının, kar kristallerinde olması ve fark edilmesi, bilim dünyasını hayran bırakmıştır.
Kar kristalleri üzerine ilk araştırmaları yapan  Amerikalı Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında çok etkilenmiş ve elli yıl boyunca  kar kristali resmi çekerek, kar tanelerini incelemiştir. Bentgley keşfettiği kristal alemi için; ‘’Mikroskop altında kar tanelerinin mucizevi güzellikte olduğunu keşfettim. Bu güzelliğin başkaları tarafından görülmemesi ve gerekli önemin gösterilmemesi büyük bir kayıp. Her kristal, tasarım  harikası ve hiç bir dizayn  bir daha tekrarlanmıyor.’’ demiştir.
Bu harikulade sanatı, bir damla suda, çiçekte, böcekte ve dünyanın pek çok yerinde gördüğümüzde, çok etkilendiğimiz gibi,  o eşsiz sanatı, bir kar tanesinde de gördüğümüzde  biz insanları  çok etkilemiştir.
Kar taneleri geometrik şekilleriyle  süzülerek gök yüzünden inerken, yağmurlu ve fırtınalı havalarda dahi   birbirleriyle havada çarpışmazlar. Eğer çarpışmış olsaydılar, yeryüzüne gelinceye  kadar  dev kütleler oluşturup, bizlere zarar verirlerdi.
Çünkü birbirinden ağır maddeler düşerken, ağır olanı daha hızlı yol alarak önünde bulunana çarpabilir. Kar tanelerinde birleşme özelliği olmasına rağmen, bu birleşmeler olmaz ve ağır kütleler oluşturmazlar.
Bir kar tanesini, en dahi bir mimar, saatlerce uğraşsa bile çizemiyeceği halde, Allah kainatta milyarlarcasını şekillendirip, eşit ağırlıklarda  yeryüzüne  yağdırıyor. Kar tanelerinin en büyük özelliklerinden biri  ise, bir diğeri, bir diğerine benzemiyor.
Kar taneleri sadece bilim adamlarını etkilememiştir. Şair, yazar hatta evliyalara bile ilham kaynağı olmuştur.  Yazıma Mevlana’dan örnek vererek bitirmek istiyorum.
Hz Mevlana da ‘’ Kar taneleri ne güzel anlatıyor, birbirine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu’’ sözünü söylemiş.
Hoşca ve dostca kalın.

Devamını Oku

DOST DEDİĞİN

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dostlar, hayatımızdaki aileden sonra gelen en yakın insanlardır. Uzakta da olsalar, yakın hissettiklerimizdir. Her daim yanımızda hissettiğimiz, her anımızda yanımızda olan, desteklerini esirgemeyen, sırlarımızı, sorunlarımızı, duygu ve düşüncelerimizi rahatça açabileceğimiz, paylaşabileceğimiz insanlardır, dost dediklerimiz…

İnsan bu dünyada yalnız başına yaşayamaz. Sürekli etkileşim içinde olacak birilerine ihtiyaç duyar.
Şems-i Tebrizi Şam’a döndüğünde, Mevlana Celaleddin için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlana Celaleddin’e ileri geri laflar ederler. Mevlana’nın bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir: ‘Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım.Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lakin siz bunların hiçbirini göremezsiniz.
Dost olmak, beraber gülmek, beraber ağlamak, beraber üzülmektir. Dostluk birbirimize destek olmaktır, hatırlamaktır, anmaktır. Bir dostunuzun kapısını çaldığınızda,göz göze geldiğinizde o bakışı anlayabilmeli… dostluklar hiç bir menfaate dayanmamalı, dostluğun dayanağı sevgi olmalı dostluk sadece sevgi üzerine kurulmuş ise daha kalıcı olur.

Dostlar birbirlerine her zaman anlayış, sevgi ve saygılı davranmalıdır. Tabi zaman zaman dostlarımızla da fikir ayrılığımız olur, farklı fikirlere sahip olabiliriz. Aynı konuda aynı düşünceler yerine, farklı düşüncelere sahip olabiliriz. zaten bizi biz yapanda kendi fikirlerimizdir. Hepimiz aynı şekilde düşünmeye biliriz. Aramızda tartışamlarda olabilir, önemli olan kalp kırmadan doğru bir üslupla yine hoşgörüyle, konuşarak, anlaşmaktır. Gerçek dost; hata yaptığımızda bizi uyaran,ancak sonrasında ise bizi yalnız bırakmayan, koruyan kişidir.
Hz Mevlana ‘’Dost acı söyleyen değildir ,acıyı tatlı Söyleyebilendir’’ der. yine Mevlana Kusursuz dost arasanız, dost bulamazsanız. Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde noksan da olur. Sakın büyüklenme, elde neler var Bir ben varım deme yoksan da olur. Hatasız dost arayan dosttan da olur.” demiştir.
Dostluk karşılıklı güveni gerektirir. Dostluk yokluğunda aranılandır, sevindiğinizde de üzüldüğünüzde de ilk akla gelendir.
Ancak şu da var ki bazı değerler çok önemlidir, zor zamanlarımızda, dostlarımızı yanımızda görmek isteriz. Dostlarımızın iyi günümüzde yanımızda olup da, onlara ihtiyaç duyduğumuzda, yanımızda görememek, onların bahaneler üreterek, bizi yalnız bırakması bizi üzer, dostluğumuza olan güvenimizi derinden sarsar. Mevlana ne güzel söylemiş ‘’Sen verdikçe dost görünen çok olur. İste de gör hepsi yok olur sen kendine yetmeyi öğren tüm dünyanın malına gönlün tok olur.’’
Aşık veysel bir şiirinde bunu şöyle dile getirmiştir;
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Boşuna dolandım, boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır.
Hepimizin hayatında gönlü güzel olan, dost gibi dostlarımız olsun.

Devamını Oku