DOLAR 39,8858 0.29%
EURO 46,7809 0.17%
ALTIN 4.213,70-0,98
BITCOIN 42706000.11086%
İstanbul
33°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

karacuha

karacuha

23 Eylül 2018 Pazar

PASİF AKILDAN AKTİF AKILA

0

BEĞENDİM

ABONE OL

PASİF AKILDAN AKTİF AKILA

Akıl insanlara iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt etmelerinde kullanmaları için verilmiş temel bir kaynaktır. İnsanlara verilen aklın kapasiteleri farklılık göstermektedir. Ancak insanların akla karşı tavırları kandi tecihleri neticesinde iki kısma ayrılmaktadır. Aktif akıllılık ve pasif akıllılık olarak ayrdığımız iki kısımda insanların akla yaklaşımlarını ve sonuçlarını dikkatlice ele almak gerekir. Öncelikle pasif akıllılık kısmını ele almak gerekirse, bu kategoride yer alan insanlar için genellikle akılsız tabiri kullanılmaktadır. Her ne kadar bu insanlara akılsız dense de bu, onların akılsız olmaları ve akli yeteneklerinin olmadığından değil  var olan akıl yetilerini kullanmadıklarındandır. Aklın kullanılması, aklın insan iradesi ile harekete geçirilmesi konusudur.

Pasif akıllı insanlar akıllarını harekete geçirmeyerek onları kullanmazlar. Yani var olan aklın heba edilmesi oluyor bu. Bu insanlar, akıllarını kullanmadıkları için herhangi bir husus hakkında zihinlerinde muhakeme yapmazlar. Kendilerine söylenen şeylere sadece inanıverirler. o şeyin doğru veya yanlış olması konusunda bir araştırma zahmetine girmezler. Bu, haliyle yaşantıya tembellik olarak yansır. Yani bedava yaşanılan bir hayat isterler. Tabi ki akılarını kullanmamalarının temelde birkaç nedeni bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi aklın kullanılmasının insanın zararına olacağına yönelik ön telkinlerdir. Elbette ki söylenenleri herhangi bir şekilde sorgulamayan bireylerin bu ön telkini kabul etmeleri gayet normal bir durumdur. Bireylerin akıllarını kullanmaktan kaçınmak istemelerindeki önemli bir nedense aklın kullanması ile beraber davranışların seyrinin bu yöne değişmesi söz konusu olacaktır. Dolayısı ile aklın kıllanılmasının davranışları etkilemesi gibi bir sonucu doğuracak kabilden emek sarfetmeyi beraberinde getirmesi bu insanların akıllarını kullanmaktan kaçınmalarında bir nedendir. Yani emek harcamak istemeyenler dolayısı ile en baştan aklı da kullanmayı istemiyorlar. Aklını kullanmayan insanlar, kendilerine söylenen  şeyleri sorgulamadan kabul ettikleri için kolayca piyon misali kullanılabilirler. Tetikçilik yapabilirler. Hatta canlı bomba olabilirler. Toplumda zihinsel ve fiziksel olarak infiale yol açarlar. Yaşadıkları topluma fayda sağlayacak herhangi bir eylemleri yoktur.

Aktif akıllı insanlara gelirsek, bunları kendi içlerinde iyi huylu aktif akıllılar ve kötü huylu aktif akıllılar olarak ikiye ayırabiliriz.
Kötü huylu aktif akıllılar, akıllarını kullanarak harekete geçirirler. Ancak bu inanlar iyi şeyler üretmezler. Genellikle akıllılarını kötü olan şeyler üzerine kullanırlar. Bencil oldukları için hep kendi menfaatlerini düşünürler. Kendi menfaatleri uğruna toplumları zarara uğratmaktan kaçınmazlar. Hatta bundan kimi zaman zevk duyarlar. Bunların kötü eylemleri bireysel olmakla beraber küresel çapta etkileri de olabilmektedir. Emperyal güçler kötü huylu aktif akıllılara örnek verilebilir. Kötü işlerini piyon olarak kullandıkları pasif akıllılara yaptırırlar. Onlar üzerinden edindikleri tahtlarında günlerini zevk ve sefa içerisinde geçirirken insalığa nasıl fadalı olabilirim sorusunu gündemlerine getirmezler. Kötü huylu aktif akıllılığın getirdiği sonuçlara bakacak olursak, çok geniş kitlesel kıyımlara zemin hazırlayan terörizmin ideolojisinin ardında kötü huylu atif akıllılığı görebilmekteyiz. Zarardan başka bir eylemi olmayan kötü huylu aktif akıllılık, aklın doğru bir şekilde kullanılmamasına örnek teşkil etmektedir.

İnsan akıl ilişkisi sınıflandırmalarının sonuncusu olan iyi huylu aktif akıllılık, insandan beklenen akli eylemleri içermektedir. Yanlızca aklı harekete geçirmekle kalmayıp, aklın doğru şekilde ve iyi olan üzerine harekete geçirilmesi hususunda çaba sarf etmeyi beraberinde getiren bir sorumluluk misyonu olan iyi huylu aktif akıllılık, insanın temel misyonu olan iyi bir dünya inşa etme sürecinin temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. İyi huylu aktif akıllı insanlar sorgulayan, eleştiren ve iyi olanı üreten bir gayret içerisindedir. Toplumların nasıl daha iyi hale gelebileceğine dair projeler üretmek ve bunları hahata geçirmekle meşgul olan toplum mimarları iyi huylu aktif akıllılar sınıfı içerinde yer almaktadır. İyi huylu aktif aakıllıla, yalnızca kendileri akıllarını kullanmakla kalmayıp  aynı zamanda insanlara akıllarını kullanmayı tavsiye ederler.

Varlık alemi bir hareket hali içindedir. Var olup hareket etmeyen, atıl varlıktır. Hareket etmeyen varlık ölü hükmündedir. Elektron, netron ve protonlar atom içerisinde  hareket halindedir. Mikro alemden makro aleme bütün bir varlık durağanlıktan beridir. Öyle ise insana düşen durağanlıktan beri olan varlık aleminin hareket korosuna katılmaktır. İnsan bedeninde var olan hücerelerin hareket etmesi, bizatihi insanın kendisinin hareket halinde olmasını ortaya koymaktadır. İnsanın en başta kendine ve varlık alemine şahit olarak aklını harekete geçirmesi gerekir. Ve bu harekete şahit olmak insanın sorumluluğudur. Haydi sorumluluğumuzun bilincinde olarak bu erdemi yaşama ve yaşatma gayretinde olalım…

Devamını Oku

Varlık Felsefesini Giriş

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Varlık Felsefesini Giriş
Felsefe denilince akla daha çok süslü kelimelerle ile oluşturulmuş karmaşık anlamlar ifade eden cümleler kurma sanatı gelir. Oysa ki felsefe, sanılanın aksine kapalı değil açık ve yalın bir içeriğe sahiptir. Felsefenin kapalı ve karmaşık olduğunun sanılması felsefenin derinlemesine içeriksel anlam arayışlarını kendinde bulundurmasından kaynaklanıyor. Evet felsefe herhangi bir olgu hakkında derinlemesine anlam arayışı içerisindedir. Felsefenin her bir alt dalının kendine has sualler barındırması ise felsefenin orijinalliğine işarettir. Bilgi, sanat, siyaset, ahlak, varlık, din, bilim felsefelerinin kedilerine ait soruları o alanlarda derinlemesine mahiyet arayışlarının zeminini sağlamaktadır. Ayrıca soruların yanı sıra birbirinden farklı değerlendirme kriterleri barındıran bir takım kavramlar, bulunduğu alt felsefe dalının birer anahtar kelimeleridir. Sanat felsefesi misal, güzel ve çirkin kavramları aracılığı ile kendisi içerisindeki durumlar hakkında değerlendirme yapabilmektedir.
Ahlak felsefesinin iyi kötü kriteri, ahlaksal soruları değerlendirmede yardım eder. Sanat, bilgi, ahlak, din, siyaset bilim felsefelerinin temelinde insanın hayatı söz konusudur. Zira felsefe, insan için hangi alt dal olursa olsun insan için ideal olanı arar/tartışır/değerlendirir. Siyaset felsefesinin temel sorusu olan ideal devlet düzeninin var olup olmadığı sorusu insana ideali sunma gayreti hasebi iledir. Ahlak felsefesinde, hakeza insanın en ideal davranışının ortaya konması amaçlanmıştı.
Burada önemli nokta felsefenin temelde insan merkezli olmasıdır. Ama hangi felsefe dalı olursa olsun hiç biri varlık felsefesinden bağımsız değildir. zira bir varlık olan insana ideali sunmayı amaçlayan felsefenin, bunu en başta varlığı anlamlandırmadan yapması pek de mümkün olmaz. Varlığı anlamadan var olana ideal herhangi bir şey sunulamaz veya neyin ideal olabileceği tartışılamaz.
Biraz daha net olarak söyleyecek olursak varlığın mahiyetini anlamadan onunla alakalı bir takım önermelerde bulunmak evvela varlığa haksızlık etmek olur. Neyin insan için daha iyi olduğunu insanı anlamadan tartışıyor olmak tamamen insana haksızlıktır.
Felsefede, temel metot bilinen hakikatlerden bilinmeyenlere doğru yönelmektir. Elbette ki bu bilgi ile mümkündür. Peki ya bilgi nedir ? Bilginin bilinen en klasik bilgi tanımı, bilgi: nesne ile insan arasındaki ilişkidir. Burada dikkatimizi çeken husus iki varlığın birbiri arasındaki bağdır. İki varlığı anlamadan ikisi arasındaki ilişkiyi kavrayabilmek mümkün olamaz. Onun içindir ki bilgi, varlığa ve onun mahiyetine ihtiyaç duyar. Sıralama olarak varlık felsefesinin, felsefenin diğer alt dallarından önce gelmesi söz konusudur.
Diğer dallar ise varlık felsefesi perspektifinden ele alınmalıdır.

Varlık felsefesi temel olarak var olanı konu alır. Varlık nedir sorusu karşımıza çıkarken varlığın yalnızca fizik dahilin de mi yoksa metafizik alanda da olabilir mi tartışması varlık felsefesi ile ilgilenen felsefeciler arasında gündeme gelmiştir. Peki gerçekten metafizik olan varlık var mıdır ? Ben bu soruya olumlu yanıt verirken, evvela neden fizik ve metafizik ayrımının olduğunu anlamının bizim için daha verimli olacağın düşünüyorum. Tabi metafizik alanı aynı zamanda din felsefesinin de dahil olduğu bir konudur. Yani metafizik konusuna bir takım inançsal deliller getiren felsefeciler de vardır. Bense fizik olanın aciz, metafizik olanın ise insandan ve fizikten daha kuvvetli veya daha üstün olduğundan aynı kategoride bulunamayacağını düşünüyorum. Tabi fizik ve metafizik olan varlıkların mahiyetinin farklı olması da bu ayrımda pay sahibi olduğu bence kabul edilebilir. Ancak burada metafizik varlığın mahiyetinin göreceli olarak mı yoksa nesnel olarak mı farklılık arz ettiği farklı bir tartışma konusudur. Yani metafizik alanda bir varlık kanu edildiği zaman mahiyetinin farklı olduğunu söylerken evvela o varlığın tanımlaması yapılmalı. Buradaki bir başka husus, metafizik varlığın nesnel tanımının söz konusu olup olmadığıdır. Ama tabi evvela bu hususu, metafizik varlığı kabul edenler bazında değerlendirecek olursak kendi içlerinde metafizik varlıkların mahiyetine ilişkin tanımlama yüksek oranda nesnel olacaktır. İhtilafın metafiziğin kabul edenler ile kabul etmeyenler arasında gerçekleştiğini daha çok görmekteyiz. Peki hem metafizik hem de fizik alanları için varlık nedir sorusunu sorarsak karımıza ne çıkar ? Tabi bu soru varlık felsefesinin anahtar sorularındandır. Varlık : ‘en temelde var olandır.’ diye tanım yaptığımızda var olanın var olmayan ile farkı nedir ki var olmayan şeyin mahiyeti bilinmezken var olan ila arsındaki farkı nasıl bilebiliriz ? bu biraz karmaşık gelebilir ilk başta. Ama var olanın mahiyetine ilişkin daha ayrıntılı incelemeler var olmayanın farkını ortaya koyma noktasında bize yardımcı olacaktır. Yani var olanla ile alakalı söylediğimiz hiç birşeyi var olmayan için söyleyememiş olmamızın var olmayanın farkını ortaya çıkardığını düşünüyorum. Gelelim var olana. Var olan, ister zihin dünyamızda tahayyül etmiş olalım ister fiziki olarak müşahede etmiş olalım niçin var olduğuna ilişkin soru ilk göze çarpan arayıştır. Var olduğunu kabul ettiğimiz bir varlığı tanımlarken niçin var olduğu sorusu onun ne olduğuna ilişkin bir anahtar rolü üstlenir. Fakat varlık nedir varlık niçin vardır sorusuna verilecek genel geçer bir yanıtın mümkün olamayacağına inanıyorum. Zira varlık olarak adlandırılan her şeyin birbirinden farklı mahiyetler barındırması söz konusudur. Ancak varlık içerisinde zamansal mekansal çevresel boyutsal(fiziki yada metafiziksel ayrım olarak) anlamsal bir takım ortak özellikler gözetilerek yapılan sınıflar için ortak sorular sorulabilir, ancak bu genel bilgi verecektir. Ayrıntılı bili vermeyecektir. Varlık içerisinde canlı varlık sınıfını, söz gelimi ele alacak olursak canlı varlık nedir sorusunu sorabiliriz. Fakat canlı varlık niçin vardır sorusu bize pek yol gösterici cevaplar vermez. Zira canlı varlık sınıfı içerisinde mahiyeti bir birinden çok alt canlı sınıflar barındırmaktadır. Ama daha özel bir sınıf için örneğin insan için insan nedir niçin vardır sorularını sorabiliriz. Hatta ve hatta insan sınıfı için ideal yaşam nedir gibi daha ayrıntı içeren soruları pekala sıralayabiliyoruz.
Elbette ki varlık felsefesini bu kadar sınırlı bir şekilde tanımlamak mümkün değildir. Ancak bu yazıdaki amacım varlık felsefesine şöyle bir giriş yapmak ve daha önce bu alana ilgi duymamışların zihinlerinde birer varlık felsefesi merakı uyandırmaktı. Umarım bunu yapabilmişimdir. Varlık alemini anlamak bir yolculuktur. Varlık yolculuğunda bizlerin hayatına yön verecek kimi hazineler bizleri bekliyor…

Devamını Oku